Ekonomi Çöküyor

Hani Büyük ve Güçlü Ekonomimiz vardı.

This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

30 Ağustos 2013 Cuma

Canlı Yayında İstifa

TRT Arapça Kanalı`nda program yapan Mısırlı spiker Beshir Abdelfettah canlı yayında Başbakan Erdoğan`ın Mısır politikasını eleştirdi ve canlı yayında istifasını açıkladı.İşte o sözleri: ´Mısır halkı Türk halkını çok sevmektedir. Bunda şüphe yok. Liderler kendi aralarında ihtilafa düşebilirler. Ama halklar arasında bir ihtilaf yoktur. Mısır halkı Türk halkını çok sevmektedir. Tarihi ilişkilerimiz vardır, bu ilişkiler devam edecektir. Ancak Sayın Erdoğan`ın söylediği şeyler, Ezher hakkında ve Mısır hakkında söylediği şeyler ve siyasi duruşu hatalıdır. Biz Mısırlıların kırmızı çizgileri vardır. Kişisel çıkarlar ve diğer şeyler bir kenaradır. Vatan sevgisi aslolandır. Bu sebeple bugün burada son programımı yaptığımı ve TRT Arapça kanalı ile bütün ilişkimi kestiğimi açıklıyorum. Sayın Erdoğan`ın Mısır halkına bir özür borcu vardır. Kendisi özür dilememiştir. Ama ben burada özür diliyorum. Mısır halkından özür diliyorum. Özür dilemeyen utansın. Ben de bu kanalda ve bu programda çalıştığım için utanıyorum. Şimdi herkesin gözü önünde istifa ediyorum. Allah`a emanet olunuz. ´



KAYNAK
Share:

29 Ağustos 2013 Perşembe

İÇKİ - Bomba Gibi Yazı Her Müslüman Okumalı

Nitelikli dolandırıcılık, kalpazanlık, ihaleye fesat karıştırma, rüşvet, kaçakçılık gibi suçlardan fezlekesi bulunan mütedeyyin milletvekilleri var. Asla içki içmiyorlar.

*

Hoca’ları da öyleydi rahmetli. 28 kere filan hacca gitti. Zimmete para geçirdi. Mahkûm oldu. İçkiyi ağzına sürmezdi.

*

Abra kadabra şirketleri, davul tozu minare gölgesi holdingleri kurdular, camilerde tezgâh açıp ortaklık parası topladılar, paralar hokus pokus oldu… Bırak içkiyi, alkol var diye kolonya bile sürmezlerdi.

*

Keriz Feneri malum…
Dini-imanı alet ettiler, mübarek ramazan ayında, burnuna sinek konmuş Afrikalı aç çocukların fotoğraflarını gösterip bağış topladılar, sahte makbuzlarla indiragandi yaptılar, kendilerine gemi aldılar, villa aldılar, sevgililerine yedirdiler; Las Vegas’a kumara bile gittiler.
İçki içmiyorlar.

*

Bunları yakaladığı için yargılanan savcımız ne demişti? Zekât hırsızlarını koruma altına alan bir güç var, ben bu güce hırsızların imparatoru diyorum, demişti. Eminim içmiyordur, o hırsızların imparatoru.

*

Laf Almanya’ya gidince, aklıma geldi. Berlin’in en lüks genelevini bir vatandaşımız açtı. Havuz var, sauna var, disko var, restoran var, sarışın var, siyah var, her renk fuhuş var, her yol var. Bi tek alkol yok. Mekana içki sokmuyor.

*

Çalabilirsin.
Soyabilirsin.
Kandır, dolandır.
Fuhuş yap, yaptır.
Aman diim bira falan içmeye kalkma.
O çok fena.
Ahlaksız mı olacaksın başımıza.

Hüzrriyet
Share:

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Kimyasal silahları Türkiye gönderdi

Batı’nın Suriye’ye askeri müdahalede bulunması beklentileri artarken Suriye Enformasyon Bakanı Ümran Zaabi, kimyasal silahlar konusunda Türkiye, Arabistan ve Batı’yı suçladı. Zaabi, “silahlı teröristlerin Türkiye, Arabistan ve Batı'nın desteği ile Suriye'de kimyasal silahla saldırı gerçekleştirdiklerini” iddia etti.
France 24 kanalına özel mülakat veren Zaabi, Suriye ordusu ne geçmişte ve ne de şimdi asla bu tür silahları kullandığını, böyle bir olay yaşandıysa bile bunun tek sorumlusu silahlı teröristlerin olduğunu öne sürdü.
Zaabi, Fars haber ajansı tarafından yansıtılan demeçinde “kimyasal silahları da Türkiye, Arabistan ve bir kaç Batılı devletin Suriye'ye göndererek silahlı teröristlere ulaştırdığı” iddiasını dile getirdi.
Söz konusu ülkelerin temelsiz suçlamadıklarını ve sadece başta Amerika olmak üzere bu ülkelerin yayınladıkları bildirilerden hareketle bunu söylediğini ifade eden Suriyeli Bakan, Guta Şarkiye bölgesinde böyle bir saldırı gerçekleşip gerçekleşmediği sorusuna ise bu bölgenin silahlı teröristlerin kontrolü altında olduğunu, bu yüzden bölgede araştırma yapamadıklarını savundu.

Share:

Cezaevinin arama odası yol geçen hanı gibi...

Elif Kaya’nın Şakran Cezaevi’ndeki arama görüntülerine VATAN ulaştı

Çınar ÖZER / VATAN ANKARA


8 gardiyanın aradığı Kaya’nın arama odasından iç çamaşırıyla çıktığı görülüyor.

Gezi eylemlerine katıldığı için Şakran Kadın Cezaevi’nde tutuklu bulunan 9 Eylül Üniversitesi öğrencisi 22 yaşındaki Elif Kaya’nın cezaevine girişi sırasında çıplak aramaya zorlandığı ve bu sırada darp ve tacize maruz kaldığı iddialarını gündeme getiren VATAN, Kaya’nın arama odasına alındığı günün güvenlik kamerasına yansıyan görüntülerine ulaştı. Mahkum kabul girişinde bulunan güvenlik kamerasının kayıtlarına göre arama odasında bekletilen Elif Kaya;

04:21’de mahkum kabul kayıt odasına alınıyor. Bu sırada odaya gardiyanlar girip çıkıyor.

04:34’te cezaevinin 2. Müdürü odaya giriyor.

04:42’de odadan önce müdür çıkıyor. Arkasından ellerini arkadan bir gardiyanın tuttuğu Elif Kaya, beraberinde 7 gardiyanla odadan çıkıyor. Bu sırada Kaya ile müdürün tartıştığı görülüyor.

04:43’te 3 gardiyan Kaya ile arama odasındayken dışarıda müdür ile 4 gardiyan bekliyor.

04:43’te bir gardiyan daha içer girerken, 7 saniye sonra diğer 3 gardiyan da arama odasına giriyor. Müdür bir ara içeriye bakıyor, daha sonra kapıyı kapattıp dışarıda beklemeye başlıyor.

04:43’te bir gardiyan daha arama odasına giriyor.

04:45’te odadan çıkan gardiyan, müdüre, arama sırasında Kaya’nın üzerinden çıkan bir kağıt veriyor.

04:45’te odadan iki gardiyan çıkıyor. Gardiyanların biri yorulduğunu ve terlediğini belirten el işaretleri yapıyor. Ardından 4 gardiyan daha dışarıya çıkıyor ve odanın önünde müdür ile birlikte 8 gardiyan beklemeye başlıyor. Daha sonra bir tanesi içeriye girerek elinde sopaya benzeyen aletlerle dışarı çıkıyor. 7 gardiyan ve müdür odanın önünde bekliyor.

04:46’da Kaya arama odasından bir gardiyanla çıkıyor.


Odaya girerken hırkasının önü açık olan Kaya’nın odadan çıkarkenki görüntülerinde hırkasının önü ilikli, yüzü yere bakar görünüyor. Avukatların belirttiğine göre elindekiler iç çamaşırı.

İç çamaşırı elinde

Müdür, gardiyanlar tarafından kendisine verilen kağıdı Kaya’ya geri veriyor. Bu sırada kayıt odasından bir gardiyan Kaya’nın eşyalarının olduğu poşeti getiriyor. Kaya, gardiyanın elindeki poşete uzanarak iç çamaşırını poşete koyuyor. Daha sonra Kaya x-ray cihazından geçirilerek koğuşların olduğu yere alınıyor.

Jet hızıyla ceza verildi

Cezaevi yönetimi tarafından 23 Haziran’da tutulan tutanakta aramanın nasıl yapıldığından söz edilmeden, “Kaya’nın üst araması yaptırmak istemediği, bunun insanlık dışı bir uygulama olduğunu belirttiği ve tüm ikna çabalarına rağmen üst aramasını kabul etmediği ve buna direndiği” belirtilip, “daha sonra üst araması yapılarak kuruma girişi sağlandı” denildi. Tutanaktan 2 gün sonra disiplin soruşturması açıldı ve Kaya’ya “1 ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma” cezası verildi. 


Share:

27 Ağustos 2013 Salı

Sayılı Gün Çabuk Geçer #ByByTayyip

Rus gazetesi: Erdoğan'ın günleri sayılı

 Rus gazetesi Komsomolskaya Pravda'da yer alan bir köşe yazısında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dış politikada kendini zor bir duruma soktuğu belirtilerek "Birçok Batılı analizciye göre, artık Erdoğan’ın günleri sayılı" denildi.


İSTANBUL- Komsomolskaya Pravda köşe yazarı İsrael Şamir’e göre, şimdi Yakın Doğu’da Rus diplomasisi için çok kritik anlar başlıyor.

Yazıda şöyle deniyor:

“Mısır’da karışıklıklar devam ediyor, ordunun Müslüman Kardeşler’in direnişinden geriye kalanlara sert baskısı sürüyor. Ancak Kahire katliamının asıl kurbanı, Mısır halkı dışında Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan oldu. Üstelik bu tecrübeli siyasetçi ilk kez, kendi kendini soktuğu, neredeyse içinden çıkılmaz, zor bir durumda.

Erdoğan, Rusya’nın sıkı dostuydu. Avrasya’nın büyük devletleri arasındaki ticari ilişkileri ve siyasi işbirliğini başarılı bir şekilde geliştirdiler. Fakat Arap Baharı patlak verdi ve Devlet Başkanı Beşşar Esad'a karşı bir isyan olarak Suriye’ye kadar ulaştı. Beşşar ve Erdoğan iyi geçiniyordu, birlikte tatil yapıyorlar, birlikte fotoğraf çektiriyorlardı; fakat isyanın çıkmasının ardından Erdoğan, haber ajanslarının Beşşar Esad’ın devrilmesinin kaçınılmaz olduğu yönündeki haberlerine inandı. Muhaliflerin her şeye rağmen galip geleceklerini düşünerek onları destekledi.

Gazino’da kumar misali… Kaybedersen, rövanşı alma umuduyla devam edersin; kazanırsan, oynamaya tekrar devam edersin, bir kart daha döner. Erdoğan da bu şekilde kendini Suriye bataklığına sapladı. Ilımlı İslam partisi AKP’nin lideri Erdoğan, Suriye’de zaferden sonra Türkiye’dekine benzer bir rejimin ortaya çıkacağını umuyordu. Mısır’daki seçimlerde İslamcıların zaferi de Erdoğan için iyi bir işaretti. Ilımlı İslam koalisyonu kurma umudu ortaya çıkmıştı.

Fakat sonra her şey altüst oldu. Rusya ile arası bozuldu, yığınla harcamalar yapıldı, Suriyeli mülteciler yağmalamalar yaptı, halkın huzuru kaçtı. Mısır Devlet Başkanı Mursi görevden alındı ve tutuklandı. Mısır’daki Suudi İslamcılar, Katarlı Müslüman Kardeşler’i sırtından vurarak Mursi’ye karşı çıktı ve askeri darbeyi destekledi. Suudi yanlısı İslamcılar Suriye isyanında önemli rol oynuyor.

Erdoğan, İsrail’in Mısır’daki askeri darbeyi desteklediğini ve Türkiye’deki ajanlarını kendisine karşı harekete geçirdiğini fark etti. Zaten bunu fark etmemek de zordu. Önemli bir İsrail gazetesi olan Jeruselam Post, Erdoğan’ı Hitler’le ve Ahmedinejad’la karşılaştırmıştı. Ve Mısır’da yönetime el koyan General Sisi’yi halkın kurtarıcısıymış gibi yere göğe sığdıramamıştı. Erdoğan, İsrail-Amerika-Suudi Arabistan ekseninin hem kendisini hem de partisini yıkmak ve Türkiye iktidarlığını NATO askerlerine devretmesini istediğini anladı. Erdoğan’ın birçok generali tutuklatabilmesi ve ömür boyu hapis cezasına çarptırabilmesi kendisi için iyi oldu, yoksa şimdiye onu çoktan devirmişlerdi. ABD ve Suudi Arabistan’la yaptığı işbirliği ve Suriye isyanına verdiği destek Erdoğan’a çok pahalıya patladı. Birçok Batılı analizciye göre, artık Erdoğan’ın günleri sayılı.

Yakın Doğu’da Rus diplomasisi için kritik anlar başlıyor. Rusya, Erdoğan’a dostluk eli uzatabilir ve onu kurtarabilir. Ama Suriye konusundaki tutumunu değiştirmesi gerekiyor. Zaten Mısır’daki karışıklıktan sonra, bu durum yine kaçınılmaz oldu. Erdoğan Suriye oyununu kaybetti; ama bu dünyanın sonu değil. Rusya’yla dost olarak kurtulabilir. Erdoğan ağır hasta. Yerine kimin geleceği sorusu da tartışmaya değer. Maalesef, Türkiye’nin laik çevreleri, ya Batı yanlısı ve Rusya’ya ihtiyaç duymuyor, ya da eskimiş Kemalist ideolojiyle beyinleri yıkanmış durumda ve iktidarı kazanma şansları yok.

Rusya, Erdoğan’ın ekibi ile, Türk, dindar, milliyetçi kesimler ile, Erbakan’ın devamcıları olan Milli Görüş hareketi kökenli insanlarla dost olabilir.

Önümüzdeki haftalar ve aylar, Türkiye’nin ve  Rus-Türk ilişkilerinin kaderini belirleyecek. Şu anda yanlış yapmamak, Erdoğan’a durumu kurtarma, Suriye politikasında u dönüşü yapma ve görevi yakın arkadaşlarına teslim etme şansı vermek önemlidir. Rusya açısından ise Türkiye ile dostluk, hem Şam’ın hem de Kiev’in anahtarı olacaktır.”

KAYNAK
Share:

FLAŞ FLAŞ FLAŞ !!! Zülkarneynin Kimliğini Mehmet Akarca Açıkladı !!!

Erdoğan 'öbür alemden' görevlendirilmiş

"Şeyh uçmaz mürid uçurur" derler ya... Takvim yazarının yazısı tam da bu mealde. 

Takvim yazarı Mehmet Akarca dillere düşecek olan yazıda Erdoğan için 'olağanüstü' yorumlarda bulunmuş. "Başbakan türleri" başlıklı yazı AK Parti taraftarlarının bile "rahatsızlık" duyacağı kadar abartılı bir noktaya varmış. 


Benim asıl merak ettiğim nokta bu yazardiye adlandırılan yalapaçinonun bu makaleyi kaleme alırken hangi marka ayran yada bitki çayı içtiğidir.

Süleyman Demirel için "Kel, Şişman tür" tanımını uygun bulan Mehmet Akarca, "Zayıf, Kısa tür" bölümüne de Bülent Ecevit ile Kemal Kılıçdaroğlu'nu koymuş. Erbakan için "versace" kravatlı "türünü" layık gören Takvim yazarı, Özal'dan "övgü" ile bahsetmiş.


ERDOĞAN YÜCE KATTAN GELEN TÜR

Asıl bomba ise finalde. Erdoğan'ı "Yüce Kattan Gönderilen tür" olarak nitelemiş ve "öbür alemden görevlendirildiği"ni yazmış.

İşte günün ibretlik "övgü" yazısı;


Başbakan türleri

 
Kel, Şişman tür;

 
'Esprili, lâf ebesi, polemikçi' olurlar! Ne sorarsanız sorun, lâfı döndürür dolaştırır çeker sündürür sorduğunuza soracağınıza sizi pişman ederler… Uzun yıllar iktidarda kalır, bir köprü, bir de baraj yapar, sıkıyı gördü mü de şapkayı alıp kaçarlar!

Zayıf, Kısa tür;

 
Bu cinsler ikiye ayrılır… Titrek tipler! Memur tipler! Birinci bölümdekiler, iktidarlarının sonuna doğru genellikle titremeye başlar! Titremeyi gidermek için tedaviye çekildiklerinde, çaktırmadan vefat ettirilme tehlikesine maruz kalırlar! Hassas, hayalcidirler. Sadece 'şiir yazmada' başarılıdırlar… Çoğunlukla etrafları yer, kendileri bakarlar! Tek kötü huyları, karılarından gizli sigara içmeleridir… Öbür dünyaya intikallerinde Cennete gitme olasılıkları hayli yüksektir!



 
İkinci bölümdekiler ise, memleket idaresini 'memuriyet' gibi sanırlar, çapları fazlasına yetmez! Bu durumu kamufle için boylarından büyük ayıp lâflar eder, sık sık tazminat öderler… Zalim ile dost olup bir de memleketi dışarıya şikayet etmekten vazgeçseler, aslında çok da şeker şeylerdir! Siyasette ömürleri kısadır, pek hırslı, hırçın da değillerdir… Koltuklarını bir süre sonra Sarı bir Gül karşılığında uysalca terk ederler!


Kısa, Tombul tür;
 
Bunlar da ikiye ayrılır… Gözlüklü olanlar, markalı kravat takanlar! Birinci tipler çığır açarlar. Ülkenin kabuğunu kırar, çehresini değiştirir, çağ atlatırlar. Bunlardan benzer bir tane daha gelmesi için 'on yıl ile on beş yıl arasında' bir süre beklenmesi gerekmektedir!

 

 
İkinci bölümde yer alan, kravatta hep 'Versace' tercih edenler ise iyi niyetle ağır sanayi kurmaya çalışır ancak yöntemini bulmakta bir parça zorluk çekerler… Gövdeleri kalın, iştahları açık, sesleri ise inceye yakın olur! Bu gruba dâhil olanların mekânları umulur ve dilenir ki 'Cennet'tir… 


Yüce Kattan Gönderilen tür;

Her yüzyılın başında bunlardan bir adedi öbür âlemden görevlendirilir! Memlekette ne eksikse tamamlar, sorunları giderir, akort yapar, ayar verir, hamur gibi yoğurur pişirirler… 1900'lerin başında da, 2000'lerin başında da, belki kendilerinin bile haberi olmadan gönderilmişlerdir! Fâni dünyaya indirilmiş, ülkenin bir sonraki asra kadar bekasını temin için cepheye sürülmüş, koltuğa oturtulmuş ve çok yoğun-kutsal-tavizsiz bir mesai omuzlarına yüklenmiştir! Gönderildiği yere tekrar dönmüş olanının ardından minnetle rahmet okunur…

Mevcuduna da şükran duygularıyla uzun ömürler dilenir bunların!


Üzüldüm Bu Adama

KAYNAK
Share:

24 Ağustos 2013 Cumartesi

Kel Başa Şimşir Tarak

MİT'in yalanladığı fişleme haberlerini, Bakan Memoş doğruladı. Çocuğunuza kadar fişledik' itirafı...
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek önceki gün katıldığı bir televizyon programında tarihî bir itirafta bulundu. Bakan, Taraf gazetesinin gündeme getirdiği ve MİT’in yalanlamaya çalıştığı yurttaşların fişlenmesine ilişkin haberi açıkça kabul etti. Şimşek programda, “Kimin nereye uçtuğunu, çocuğunun bilgilerini, bankadaki para hareketlerini, apartman aidatlarını biliyoruz. Zaman içerisinde önlerine koyacağız. Devir değişiyor” dedi.


PROTOKOL KAPSAMINDA

Söz konusu haberde, THY’de uçanbyurttaşların, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurumlarda okuyan öğrenci ve ailelerinin tüm özel bilgileri, attıkları mailler, tapu kayıtları ve postanelerde yapılan tüm işlemlerin protokoller kapsamında MİT’e aktarıldığı belirtiliyordu. Taraf'ın haberine göre maillerimizden telefonlarımıza, fotoğraflarımızdan aldığımız puanlara, telefon bilgilerimizden aile ve yakınlarımızın özel hayatına varıncaya kadar tüm bilgiler “Çok Gizli” damgalı protokollerle MİT’e veriliyordu. Anayasa’ya ve Türk Ceza Kanunları’na göre yapılan bu işlem suçtu.


YALANLAMAYA ÇALIŞTI

Daha sonra MİT şu ifadelerle haberi yalanlamaya çalışmıştı: “Ağırlıklı faaliyetlerini bölgesel ve küresel stratejik sorunlara yönelten teşkilatımızı kendi halkını fişleme gibi çağ dışı bir uygulama faaliyetinin içinde göstermek; gerçek dışı olduğu kadar, haksız ve mesnetsizdir.

MİT, 2937 sayılı Kanun ve diğer mevzuatla kendisine verilen görevleri yerine getirmekte ve yetkileri kullanmaktadır. Söz konusu haber/yorumlarda istismar edildiği şekilde hukuki dayanaktan yoksun, özgürlüklere aykırı ve demokratik toplum değerleriyle bağdaşmayan hiçbir çaba, eylem ve faaliyet içerisinde bulunmamaktadır.

Esasen, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın milli iradenin emrinde olmasını hazmedemeyen, yeni vesayet arayışında olan yerel ve uluslararası odakların bir süreden beri Teşkilatı ve yöneticilerini karalama gayretinde oldukları kamuoyunca malûmdur.”


Bayraktar da doğrulamıştı

THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu da protokol bilgisini yalanlamıştı. Ancak bu yalanlamanın yapıldığı gün, PTT Genel Müdürü Osman Tural basın mensuplarının kendisine sorduğu bir soru üzerine, MİT’le protokol yaptıklarını doğruladı. Aynı gün Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da bir açıklama yaparak özel hayatla ilgili fişlemelerin suç olduğunu açıkladı. Geçen hafta da Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Meclis’te bir soru önergesine verdiği cevapta tapu kayıtlarını MİT’e aktardıklarını doğruladı. Bayraktar ve Tural’ın ardından Şimşek’in de Anayasa’ya ve Türk Ceza Kanunları’na göre suç olan bu uygulamayı kabul etmesi yeni tartışmaları beraberinde getirecek.


Share:

23 Ağustos 2013 Cuma

Hürriyet'ten Bekir Bozdağ'a sert yanıt | Hangi Dağda Kurt Öldü


Bozdağ'ın sözlerinin basın özgürlüğüne aykırı olduğu belirtilen açıklamada "İleri demokrasilerde gazetelerin hangi haberi ne ölçüde kullanacağı kararı asla siyasi otoriteye bırakılmaz." denildi.
Hürriyet gazetesinin kurumsal kimliğiyle, AKP hükümetinin etkili bir isimine yaptığı "basın özgürlüğü" hatırlatması, son dönemdeki gazeteciliğe yakışmayan "korkaklığının" bittiğinin göstergesi olabilir mi?

Bu sorunun yanıtını zaman gösterecek...

İşte Hürriyet tarafından yapılan o sert açıklama:

Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ, dün Hürriyet gazetesinin birinci sayfasına dönük iki kez eleştiride bulundu. Hürriyet, okurlarının ve halkın bilgi edinme hakkı çerçevesinde bu eleştirileri yanıtlamak zorundadır.

Sayın Bozdağ, sabah saatlerinde şu ifadeleri kullandı:

“Bugün, ismini de vereceğim, Hürriyet Gazetesi’ne baktığınızda manşetinde ne var? Bambaşka bir olay var. Gazetenin içinde, dışında baktığınızda, Suriye’de yaşanan bu insanlık katliamına ilişkin tek bir satırı görme imkânınız yok (...) Bu haberi hangi vicdan görmezden gelme talimatı verdi? (...) Ben buradan soruyorum Hürriyet Gazetesi’nin yetkililerine soruyorum, köşelerine, haberlerin e, sayfalarına bu en büyük vahşeti, en büyük insanlık suçunu almayan ve gazetelerinde yer vermeyenlere, size kim baskı yaptı?Esad yönetiminden mi bir baskı var, yoksa ‘Tuncay Güney haberini getirin’ diye başkalarından mı bir baskı var? Kim bir baskı yaptı? Hadi ilk sayfanızda görmediniz, ikinci, üçüncü sayfaya, dördüncü sayfaya, bir köşeye buna dair en ufacık bir satır koymama konusunda karar almanıza kim yol açtı? Bunu lütfen açıklasınlar. Böyle bir gazetecilik olabilir mi?”

Sayın Bozdağ’ın uzun açıklaması maalesef gerçeğe uygun değildir ve haksızdır.

Çünkü Suriye’ye ilişkin haber Hürriyet’in birinci sayfasında iki çarpıcı fotoğrafla ve “İnsanlığı öldürdüler” başlığı ile beş buçuk sütuna ikinci manşet olarak verilmişti. Haber, Dış Haberler sayfasında tam sayfaya yakın geniş bir şekilde işlenmiş, web sayfasında ise tam gün yayında kalmıştı.

Nitekim, kendisi gün içinde hatasını fark ederek bir “düzeltme” yaptı.

Sayın Bozdağ, Twitter hesabında şunları yazdı: “Hürriyet Gazetesi, ilk sayfasının altında haberi o kadar küçülterek vermiş ki, göremedim. Düzeltirim, birkaç satır vermişler...”

Bu gerekli ve hatta zorunlu açıklamadan sonra hatırlatmak isteriz ki, gazetelerin değerlendirmeleri dışarıdan bazı bakış açılarına göre hatalı görülebilir.

Kimse kusursuz ve eleştiriden muaf değildir. Ancak şu ilke de tartışılamaz:İleri demokrasilerde gazetelerin hangi haberi ne ölçüde kullanacağı kararı asla siyasi otoriteye bırakılmaz.

Sayın Bozdağ’ın, yarım gün içinde ve yoğun mesaisi sırasında iki kez Hürriyet gazetesinin birinci sayfasıyla ilgili yorumda bulunması demokrasinin olmazsa olmazı basın özgürlüğüne aykırıdır.

Sayın Bozdağ’ın Hürriyet’in haber seçimini “Bir baskı mı var, talimat mı var?” sözleriyle sorgulaması da, “Bu ülkede manşetler talimatla ve baskıyla mı atılıyor?” polemiğine yol açabilir.

Ayrıca, Suriye’deki hadisenin Hürriyet’in dahil olduğu grubun diğer gazetelerinde birinci sayfalarda manşetten verildiğini de hatırlatırız.

Hürriyet gazetesi, dış politikada ulusal hassasiyetlerin ve ahlaki ilkelerin bilincinde olan bir yayın organıdır. Başından beri Suriye’de halkına zulmeden Esad rejiminin karşısında durmuştur. Daha dün Mısır’da halkına ateş açan darbeci generallere “Nil kasabı” ve “Firavun” manşetleriyle seslenmiştir.

Hürriyet, çözüm sürecinde de “barış dilini” seçmiştir. Bu nedenle“düşman medya” gibi eleştirilmesi kimseye inandırıcı gelmez, sadece vicdanları yaralar.

Hürriyet Dünyası, Suriye’deki katliam iddiasıyla ilgili haberleri, çelişen kaynakları dikkate alarak ve mesleki sorumluluğunu gözeterek kamuoyu ile dün paylaştı. Bugün de gelişmeleri yandaki sütunlarda takip edebilirsiniz.

Hürriyet gazetesi, bugüne kadar olduğu gibi bundan böyle de bağımsız, etik ve ulusal çıkarlar doğrultusunda yürüttüğü yayıncılığa devam edecektir.


Share:

22 Ağustos 2013 Perşembe

Başbakan’ın kardeşi neden tartışılmıyor!!!

Konu, milli takım teknik direktörlüğü. Kasımpaşalı Abdullah Avcı başarısız oldu. Peki bu sürpriz mi? Sırf Kasımpaşalı olduğu için Başbakan Erdoğan’ın onayıyla bu göreve gelmemiş miydi?
Başbakan Erdoğan’dan başka bir isim daha var: İstanbul Büyükşehir Belediye takımından milli takıma “transferin” olması için çabalayan bir diğer Erdoğan; Başbakan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan!
Çocukken Kasımpaşa sokaklarında top koşturmuş Mustafa Erdoğan, ağabeyi gibi futbolu çok seviyor.

Ama o Fenerbahçeli değil Beşiktaşlı.

Mustafa Erdoğan ağabeyinin başbakan olmasıyla birlikte elini yavaş yavaş futbol camiası içine sokuverdi.

Uzun yıllar İsrailli Sami Ofer’in gemilerinde tornacı –fiter olarak çalışan, sonra Time Elektronik’i kurup Japon Q&Q saatleri satan lise mezunu Mustafa Erdoğan, AKP hükümeti sayesinde zamanla futbolun “gizli patronu” haline geldi.

Bir dönem İstanbul Büyükşehir Belediyespor Kulübü Asbaşkanlığı görevini yaptı. Milli takımla ilgilenmeye başladı. 17 Yaş Altı Milli Takımlar’ın başına Abdullah Avcı’yı da getiren oydu. 17 Yaş Altı Futbol Milli Takımı’nı desteklemek için Peru’ya kadar gitti.

Sonra da milli takıma taşıdı Kasımpaşalı komşusu Abdullah Avcı’yı.
Medyada herkes bunu biliyordu. Kimse bir tek cümle yazmadı. Yazamadı. Uluslararası tecrübesi olmayan, büyük yıldızlarla hiç çalışmamış deneyimsiz bir ismin, nasıl olur da dünya üçüncüsü olmuş bir milli takımın başına getirildiği sorgulanmadı.

Tıpkı bugün olduğu gibi…

Milli takımın başarısız olmasından sadece Abdullah Avcı mı sorumlu?
Neden milli takımın başına Şenol Güneş, Mustafa Denizli, Aykut Kocaman gibi boşta olan teknik direktörler değil de, daha birkaç yıl önce milli takımdan başarısız olduğu için gönderilmiş ve bugün Galatasaray’la kafası dolu Fatih Terim getiriliyor?  Bu üç teknik direktörünün AKP yandaşı olmadığı için değil mi? Bunu niye kimse yazmıyor? Yazamıyor.
Niye kimse "Mustafa Erdoğan milli takımdan eline çek" diyemiyor?

KAYNAK
Share:

11 Ağustos 2013 Pazar

Müüüüüüüüüüüüüükemmel ötesi mutlaka izleyin ....

PAYLAŞIM REKORLARI KIRAN VİDEO İZLEMEDEN GEÇME


Share:

10 Ağustos 2013 Cumartesi

Ergenekon Yalanı Hzırlanırken Elegeçen Görüntüler

Ergekon yalanında ortaya çıkan görüntü. Buyurun izleyin..


Share:

Mafyanın Dönüşü 5 Dalda Oscar Alan Yapıtlat İzleyin!!! (İZLETİN)

15.06.2011 12:24 Türkiye ekranda böyle tehdit görmedi! TGRT kanalında Ekonomi Kulise programını sunan gazeteci-yazar Ziya Osman Açıkel, canlı yayında ağızları açık bırakan tehditler savurdu. TGRT spikeri, bunu yaparken Başbakan Erdoğan'a 'yakın olduğunu" ima etti, iktidarın olanakları ile o kişiyi cezaevine attıracağını fütursuzca dile getirdi. Gazeteciler.com'da yer alan haberde Osman Ziya Açıkel'in sözleri ağızları açık bırakıyor. Pazartesi gecesi yayınlanan programda Açıkel, ekrandan alenen tehditler savuruyor. Üstelik de çok çirkin bir lisanla... Önce bu konuşma için "TGRT'deki büyüklerinden izin" aldığını söylüyor.

Diyor ki:

-"Önümüzdeki günlerde programımızdaki elektrikli havayı, dozajımızı biraz daha arttıracağız. Bu konuyla ilgili bazı önemli büyüklerimden izin aldım"...

Ve ilk örneğini veriyor dozaj artırmanın:

-"Bir kurum hakkında sağda -solda negatif, kötü niyetli yaklaşımlar sergileyen bir bey var. Biz ne beyler, bayanlar gördükkk!! Ağzının ayarını çok bozuyormuşsun sağda solda. Artık yüzün ak mı olur kara mı olur pek yakında ben canlı yayında ekrana getireceğim.

" ERDOĞAN'IN ADINI KULLANARAK TEHDİT EDİYOR


Peki Şimdi Şu Videoyu İzleyin Boşbakan ne yapıyor.

Yorum Sizlerin...
Share:

Su Uyur Düşman Uyumaz!!!


Atalarımızın sözlediği bir laf var su uyur düşman uyumaz diye. Evet AKP ve Yanaşmaları da uyumuyor bayram demiyor seyran demiyor. Sosyal medya üzerinden elime geçen bir bilgiyi sizlerle paylaşıyorum. Ve bu bilginin gerçek olduğuna inandığım makaleyi paylaşıyorum.
  
BAŞBAKAN GÜNDEMİ TEKRAR BELİRLEMEK VE DİRENİŞİ HAKSIZ ÇIKARTMAK İÇİN İZLEYECEĞİ YOLLARI.. 

BU HABER TAKİPÇİLERİMİZ ARACILIĞI İLE ELİMİZE ULAŞMIŞTIR. BİZLER DE BU HABERİN DOĞRULUĞUNA GÜVENEREK SİZLERLE PAYLAŞMAYI UYGUN GÖRDÜK.

İSMİNİ VERMEMİN TEHLİKELİ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ İÇİN İSMİNİ KULLANMAYACAĞIMIZ AKP İL BAŞKANLIĞINDA GÖREVLİ BİR ARKADAŞIMIZIN VASITASI İLE ÖĞRENDİĞİMİZ BİLGİLER

-1-tüm ülke çapında akp gençlik kollarına mensup seçilmiş kişilerle gizli toplantı ve haberleşme başlamış verilen bilgiler sadece ağızdan ağza hiçbir iletişim cihazı kullanılmaksızın kanıt bırakılmayacak şekilde aktarılmaktadır.

-2-taksim, ankara ve izmir olaylarına müdahale etmek için çevik kuvvet polisi kılığına sokulup polis gücünün sayısı arttırılacaktır. kimin hangi bölgeye gideceğini sadece kendisine söylenmektedir.

-3-eylemcilere müdahale etmek adına polisle çatışmaya girebilecek kişiler seçilip eylemcilerin arasına sokulmakta veyahut eylemcilere yakın bölgede çatışma çıkarıp polisi eylemcilerin üzerine sürmek amaçlanmaktadır.

-4-pkk dhkpc bdp gibi terörist gruplar desteklenerek başlatılan açılım, barış süreci, akil insanlar gibi durumların tekrar gündem olmasını ve gezi parkı eylemlerinin terörize olarak daha kolayca dağıtılması amaçlanmaktadır. öcalanın yaptığı açıklama neticesinde akp desteğiyle özellikle taksim meydanı pkk mitingine çevirilmeye uğraşılacaktır.

-5-olayları terörize etmek için toplanan pkk ve destekçilerini engellemeye çalışan kişilere karşı gelinecek, saldırılacak ortamda karmaşa çıkarılacaktır. böylece gezi parkı ve ülke çapında yapılan eylemler haksız duruma düşürülerek terörist faliyet görüntüsü verilecektir.

-6-günlerdir oluşan durgunluk ve belirsizlik neticesinde insanların ilk iş günü sabahında alanlardan çekildiği sırada bu eylemler net olarak gerçekleştirilecektir.

--BİLGİLER NET VE KESİNDİR. BUNLARI HABER KANALLARINA DA GEÇECEĞİZ.
Share:

7 Ağustos 2013 Çarşamba

Çapulcuların Türküsü

Tayyoşun dediği gibi polise, askere, devletmalına zarar vermez çapulcu dediği insanlar. Zarar verenleri tek tek deşifre ettik AKP yanaşmaları ve AKP nin oluşturduğu Silahlı militanları. İşte Çapulcu dediği gerçek bu vatanın gerçek evlatları her dönemde olduğu gibi bu dönemde de şarkısı şiiri ve makalesiyle karşılık verdi. AKP ve yanaşmalarının olmadığı hiç bir yerde olay çıkmadı. Alın size Çapulcu dediklerinizden bir cevap daha.

 
Share:

6 Ağustos 2013 Salı

TAYYİP DİYOR Kİ APO'YA HER TÜRLÜ HAKKI VERELİM!!!

Yine Tayyip erdoğandan ilginç bir okadarda düşündürücü sözler diyecem bu seferde siz güleceksiniz... Ne diyeceğimi bilemeden ben siz izleyin karar verin. Yok orası kesik yok tayyipe iftira diyenler sizinde kesik bir yerleriniz vardır ama gerçeksiniz...







Share:

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Erdoğan Bayraktar: ‘Biz ara eleman ülkesiyiz, mucit çıkaramayız’!!!

Bakan Erdoğan Bayraktar, Türkiye’nin Müslüman bir ülke olduğunu, “konumu itibariyle” mucitler ve “kalem efendileri” çıkaramayacağını ama bir “ara eleman ülkesi” olmak için çabalayabileceğini söyledi.
 Memleketi olan Trabzon’un Of ilçesinde Çakıroğlu Vakfı’nca düzenlenen iftar yemeğine katılan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, burada yaptığı konuşmada, Türkiye’nin Müslüman bir ülke olduğunu ve “konumu itibariyle” mucitler çıkaramadığını, bunu için gençlerini ara eleman olarak yetiştirmeye odaklanması gerektiğini söyledi.
'Öyle kalem efendisi değil'
“Bu ülke Müslüman bir ülke. Yüzde 99’u Müslüman. Tarihten gelen bir yapısı var. Türkiye’nin bulunduğu coğrafya çok zor bir bölge ve Türkiye onun merkezinde bulunuyor. Şimdi Türkiye’nin konumu itibariyle biz icat yapamıyoruz, buluş yapamıyoruz. Tarım ülkesiyiz biz. Ne yapacağız biz” diyen Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ara teknik eleman ülkesiyiz biz. O zaman biz çok daha iyi eğitim almak zorundayız. İnsanlarımızı çok daha iyi yetiştirmek zorundayız. Öyle kalem efendisi değil. Çocuklarımıza, evlatlarımıza sahip çıkacağız. Eğer biz çocuklarımızı iyi yetiştirirsek kalem efendisi değil, ara teknik eleman, üniversiteyi bitiren, teknolojiyi iyi kullanan, bilgisayar bilen ve lisan bilen, dünyadaki bütün bilgileri alıp onları çok iyi kullanan, çok kaliteli gençler olarak yetiştireceğiz.”
'Milliyetçiyiz, o zeka bizde var'
Türkiye’nin buluşlar yapan fikir insanları yetiştiremeyeceğini savunduğu konuşmasının devamında Trabzonluların milliyetçiliğine vurgu yapan Bayraktar, “Biz bu vatana, bu millete en çok sahip olan bölgenin insanlarıyız. Milliyetçiyiz diyoruz. Esas milliyetçilik ne biliyor musunuz? Vatanı için en çok çalışan, bayrağını en çok seven, en çok üreten, vatanını en çok seven. Yoksa şoven milliyetçiliğin devri geçti. Eğer vatanın bayrağını en yükseğe çıkarabiliyorsak, en çok milliyetçiyiz. O yüzden biz gençlerimizi iyi yetiştireceğiz. O zeka, o kök bizde var” ifadelerini kullandı. AA
'Buda bizden bayraktara Tokat olsun' 
En yakın tarihimizden örnek vermek istiyorum. (Daha Gerilere giderek bir çok buluşun altında TÜRK MUCİTlerinin olduğunu göstere bilecek bilgim var. Siz anlarmısınız Ara eleman olarak zannetmem ) Adana'nın bereketli topraklarında doğup büyüyen ancak şehrin kısıtlı imkanları nedeniyle başka coğrafyalarda kendisini geliştiren değerlerimizdir 'O' 17 yaşında kendi imkânlarıyla yaptığı roketleri uçurduğu için 'deli muamelesi' yapılan ancak ABD'ye gittiğinde 'harika çocuk' diye anılan isimdir İrfan Mavruk.
'İrfan Mavruk Kimdir' 
Kendi imkânlarıyla yaptığı roketler nedeniyle Adana'da başı bir türlü dertten kurtulmayan, çok kez polis karakoluna çağrılan Erkek Sanat Enstitüsü öğrencisi İrfan Mavruk, projelerini kimseye kabul ettiremedi. Destek almak için başvurduğu Adana Elektrik Mühendisleri Odası, heyet eşliğinde dinledikleri Mavruk'un projelerini 'hayal ürünü' olarak değerlendirdi.
1959 yılında Elektrik Mühendisleri Odası'nın dergisinde yayınlanan bir makalede Mavruk'un projeleri ile ilgili, "İrfan Mavruk'un elinde dolaştırdığı füze projesi meraklı bir çocuğun çizdiği karmaşık bir takım şekillerden ibaret olup, teknik bir makine resmi ile herhangi bir alakası yoktur. Verilen izahattan anlaşıldığına göre İrfan Mavruk, maalesef geniş fantezisi ile mevcut olmayan şeyleri olmuş gibi göstermekte ve hiç bir hesaba dayanmayan bir takım iddialar ileri sürmektedir" denildi.
Olumsuz eleştirilere ve kimsenin kendine inanmasına aldırmadan, mücadelesini sürdüren İrfan Mavruk, aynı mahallede oturduğu dönemin Adana CHP Milletvekili Suphi Baykam'ın aracılığı ile dönemin başbakanı Adnan
Menderes ile tanıştı. Başbakan'a roket projelerini anlatarak ikna eden Mavruk, devlet desteği ile ABD'deki Columbia Üniversitesi'ne okuması için gönderildi. 
( Destek 1 YIL sürdü Zaten gönderilme amacıda başlarından
atmaktı.) 
Eğitimini tamamladıktan sonra bazı silah fabrikalarında çalışan Mavruk, uzaydaki atom yükünü ölçen ve parçalaya bilen bir cihaz geliştirdi. Bu cihaz insan oğlunun aya ayakbasmasını sağlamıştır ( Teferuatlara
girmiyorum ) 
Mavruk'un, 25 yaşına geldiğinde 'feza ilmini ışık tutan Türk genci' diye anılması sizce de Mucitli değil mi? sizin gibi ara elemanın Kafası Basmaz bayraktaroğlu. Ama ben yinede sordum olmayan beyninizi sıyırmayın LÜTFEN....
Share:

4 Ağustos 2013 Pazar

Tescilli Vatan Haini!!!

Vatan hainliğinin tescili. Hala konuşacakmısınız. Bugün Hz. Muhammet Hayatta olsaydı hepinizi sopayla döverdi. Ama tabi siz Şeyh ümmetçisi olduğunuzdan o kim diyorsunuz şimdi...  



Share:

2 Ağustos 2013 Cuma

AKP'li Grup Başkan Vekilinin skandal ses kaydı

AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş'ın internete düşen skandal ses kaydı. Elitaş'ın hedefi Kayseri'deki bir yolsuzluk iddiasını Ergenekon davasıyla ilişkilendirmek.



Share:

İzlemeyenler için hükümetin geçirdiği ihanet yasası ...

MADEN GELİRLERİNİN % 98'İ YABANCILARA, % 2'Sİ MİLLETE


Share:

En Tutkulu Aşıklar | Mutlaka İzle ve İzlet Süper

Vatanını Sevmeyen Aşkı Ne bilir. En büyük En tutkulu Aşıklar Vatanını Sevenlerdir. Bu video yayınlandıktan kısa bir süre sonra bir çok internet sitesi , mahkeme kararıyla engellenmiştir. Türkiyeden ve yutdışından kurulan sitelere halen Türkiye'den erişilememektedir ... Doğanın bittiği zaman ağaçlar kuruduğu zaman iklimin değiştiği zaman suyun kuruduğu zaman doğanın sana bakmadığı zaman gider yapanların ellerini öpersin harçlığını alırsın ... Anadolu ağlıyor arkadaş... Paylaş videoyu işte...

Film herhangi bir kar amacı güdülmeden, konuya duyarlı insanların gönülden destekleriyle tamamlanmıştır. Amacı Anadolu'da HES'lere karşı yürütülen mücadeleye destek olmak, halkın sesini duyurmaktır. HES mücadelesi içerisinde bulunan herkes, bu çekimlerin yapıldığı bölgelerdeki bütün canlılar, bu filmin dolaylı ya da dolaysız destekçisidir.


Bu nedenle film, herhangi birinin isminin öne çıkartılamayacağı bir anonim çalışmadır.

Festival ve toplu gösterimler için özel izin alınmasına gerek yoktur.

Filmin indirilmesi, çoğaltılması ve dağıtılmasında hiç bir sakınca yoktur.


Share:

Definition List

Unordered List

Support